6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Üzerine İnceleme
Kadına yönelik ve aile içi şiddet yalnızca ülkemizde değil, dünyanın her yerinde ağır insan hakları ihlallerine yol açan ve kesin çözüm bekleyen, ağır ve sancılı bir toplum vakasıdır. Özellikle evlilik birliği içerisinde yaşanan şiddetin, toplumun temel yapısı olan aile kurumuna telafisi güç zararlar verdiği tartışmasızdır. Bu durum toplumu öylesine derinden sarsar hale gelmiştir ki, her geçen gün yaşanan dayak, işkence, tecavüz ve cinayet gibi akıl almaz şiddet olayları yazılı ve görsel basına da yansımaktadır.
Anayasa’nın bu konuda devlete yüklediği pozitif ve negatif yükümlülükler gereği idare; bu yükümlüğü, özel yetkilerle donatılmış olan idari kolluk vasıtasıyla yerine getirmektedir. Türk Medeni Kanunu ile aile ve evlilik birliğinin korunması öngörülmüş olmakla birlikte; kanunda şiddetin önlenmesine ilişkin özel hükümlerin yer almaması ve aile hukuku yargılamasının uzun sürmesi sebepleriyle bu süreci hızlandırmak ve ani önlemler almak adına yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Kadının, ailenin ve çocuğun korunmasına ilişkin bu toplumsal ihtiyacın bir getirisi olarak, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun yetersizliği karşısında; “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun” ve bu kanunun uygulama yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu sayede hem TMK hükümlerinin bir tamamlayıcısı olarak ailenin, hem de kadınların ve diğer şiddet mağdurlarının korunması amaçlanmıştır.
Bu noktada tartışmalar ve açıklamalarımız, toplumsal cinsiyet yaklaşımı ve bahsi geçen 6284 sayılı kanunun lafzı sebebiyle, genel olarak kadına yönelik şiddet etrafın
da yoğunlaşmakla birlikte, şiddetin mağdurunun her cinsiyetten veya cinsiyet seçimi olmayan birey olabileceğini ve bu şahısların da şiddetten korunmaya muhtaç olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bahsi geçen kanuni düzenleme de yalnızca kadına yönelik şiddete karşı kadını korumak amacıyla getirilmemiş, ailenin korunması yegâne amaç olarak ortaya konulmuştur. Ancak kanunda birtakım eksiklikler ve Anayasa’nın eşitliğe ilişkin hükümlerine karşı tartışmalar olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
Yasanın amacı, şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile alınacak tedbirler olarak açıklanmıştır. Burada yasa koyucunun tercihi ortaya çıkmakla birlikte; erkek ancak, ya aile bireyleri içinde ise ya da tek taraflı ısrarlı takip mağduru ise bu yasa ile getirilen olanaklardan yararlanabilecektir.
Örneğin, trafikte yaşanan bir tartışma sonucu şiddet mağduru olan kadın bu kanun ile korunabilecekken, şiddet mağduru birey, erkekse bu korumadan yararlanamayacaktır. Bu husus yukarıda bahsettiğimiz üzere eşitlik tartışmasını gündeme getirirken Anayasa’nın 10. maddesi ile getirilen “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” ibaresi gereği, hüküm pozitif ayrımcılık getirdiğinden, eşitliğe aykırı görülemeyecektir.
Kanunda korunacak bireylerin kimler olduğu sayılmış olmakla birlikte, belirtilen bu bireylerin kimleri kapsayacağına ilişkin ayrıntılı açıklama yapılmamıştır. Örneğin aile bireylerinin korunacağı belirtilmiş, ancak aile bireylerinin Türk toplumundaki genişliği göz ardı edilerek, kimlerin bu kapsama dâhil olacağı sayılmamıştır. Özellikle erkek bireyler açısından bu durum bir sorun teşkil etmekte olup, geniş aile yapısında aynı hanede yaşayan dayı, amca veya dedenin mağdur olarak bu kanun kapsamında korunup korunmayacağı hâlâ muammalıdır.
Mağdurun kanunda sayılan kişilerden olması haricinde, başka uygulanma şartları da öngörülmüştür. Kanun kapsamında sayılan mağdurların korunabilmesi için, şiddete uğramaları veya şiddete uğrama tehlikelerinin varlığı şarttır. Eski kanundan farklı olarak 6284 sayılı kanun ile hiç şiddete uğramasa dahi, şiddete uğrama korkusuyla yaşayan kişiler de korunmakta; ancak “şiddete uğrama tehlikesi” kavramı kanunda ayrıca açıklanmamaktadır. Haliyle burada da bir eksiklik mevcuttur.
Şiddetin veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde, mağdurun ya da üçüncü kişilerin ihbar veya şikâyette bulunması gerekmektedir. Nitekim 6284 sayılı kanunun 7. maddesinde şiddet veya şiddet uygulama tehlikesinin varlığı halinde bu durumun resmi makam veya mercilere herkes tarafından ihbar edilebileceği belirtilmektedir. Zira insani bir yükümlülük olması haricinde, şiddet konusu eylemin Türk Ceza Kanunu anlamında da suç teşkil etmesi halinde, kişinin TCK’nın 278. maddesi bağlamında ihbar yükümlülüğünün bulunduğunun unutulmaması gerekmektedir.
Kanunun uygulanabilmesi bakımından mülkî amir, hâkim veya kolluk görevlileri tarafından, şiddet mağdurları veya şiddet uygulayanlar hakkında 6284 sayılı kanunda sayılan tedbirlerin alınmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu tedbirlere karar verilebilmesi için görevli olan mahkeme, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un işaret ettiği gibi aile mahkemeleridir. Yani şiddet mağdurları veya şiddeti uygulayanlar hakkında tedbir yetkisi ve kanundaki önlemlere başvurma yetkisi aile mahkemesi hâkimine aittir. Aile Mahkemesi hâkimi, kanunun 4. ve 5. maddelerinde yer alan “koruyucu” ve “önleyici” tedbirleri alabilmektedir.
Önleyici tedbirler, şiddet uygulayıcısının tekrar şiddet uygulamasında caydırıcı nitelik taşıma ve şiddeti engelleme amacı ile getirilmiş, ancak şiddet mağdurlarının tekrar şiddete uğramalarına mâni olmak ve onları hayat boyu şiddetten ve tehlikesinden izole etmek amacıyla koruyucu tedbir mekanizmasına da gerek duyulmuştur. Haliyle eski kanunun aksine yalnızca önleyici değil, ileriye yönelik koruyucu tedbirler alınması da öngörülmüştür. Koruyucu tedbirleri; hâkim, mülki amir ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amiri; önleyici tedbirleri ise; hâkim ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amiri alabilmektedir.
Şiddete uğrayan ya da şiddete uğrama tehlikesi bulunan bireyler hakkında mülki idare amiri ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirleri tarafından verilecek koruyucu tedbirler ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olup; ayrıca kişilerin içinde bulundukları durum göz önünde bulundurularak, olayın özelliklerine uygun diğer tedbirlerin alınabileceği de hüküm altına alınmıştır. Bu hükme göre, delil veya belge aranmaksızın; ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlilerinin başvurusu üzerine ya da resen tedbir ya da tedbirlere karar verilebilecektir.
Bu tedbirler; kanun kapsamında korunan kişinin kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması ve gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere kreş imkânının sağlanması şeklinde sayılmıştır. Kolluk amiri ise, düzenleme gereği bu tedbirlerden yalnızca barınma ve geçici koruma tedbirini alabilmektedir.
Hâkim tarafından, kanun kapsamında korunan bireylere ilişkin; ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlilerinin ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine veya resen, şiddetin uygulandığı hususunda delil ya da belge aranmaksızın, kanunda sayılı koruyucu tedbirlerden birine veya birkaçına veya olayın özelliğine göre mülki idare tarafından başvurulanlar dâhil olmak üzere, benzer tedbirlere karar verilebilmektedir. Bu tedbirler; kişinin işyerinin değiştirilmesi, kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması ve kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi şeklinde sayılmış olup, bunlarla sınırlı değildir.
Şiddet mağduru için koruyucu tedbirler öngörülmüş olup, önleyici tedbirlere ise, doğal olarak şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi olan kişi hakkında başvurulmaktadır. Kanunda sayılı hükümler bunlarla sınırlı olmayıp, diğer tedbirlere de karar verilebileceği görülmektedir. Bu tedbirlere kural olarak yalnızca hâkim tarafından hükmedilmektedir. 6284 sayılı kanun haricinde hâkim, yapılan atıf gereği 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gibi diğer kanunlardan da yararlanabilmektedir.
Bu itibarla hâkim, şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesine, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmamasına, çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılmasına, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılmasına, gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmamasına, korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine, korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine, bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesine, silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesine, korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanmasına ve bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanmasına karar verebilir.
Tedbir kararları ilk defada en çok altı için verilebilecek olmakla birlikte, şiddet veya şiddet uygulama tehlikesinin devam edeceğinin anlaşılması halinde süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, kaldırılmasına ya da aynen devam ettirilmesine karar verilebilmektedir. Hükümde “ilk defasında” denilmiş olduğundan devamında süresinin ne olacağına ilişkin belirsizlik bulunmaktadır.
Tedbir kararlarına aykırı davranılması halinde ise, tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim tarafından zorlama hapsine karar verilebilmektedir. Zorlama hapsinin sürelerinin de on beş gün ilâ otuz gün arasında olabileceği belirtilmiş olmakla birlikte, toplam süresi altı ayı geçemeyecektir.
Bahsetmiş olduğumuz eksiklik ve eleştirilere rağmen, doğru ve yerinde bir düzenleme olan “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun” toplumun kanayan yarası şiddet olaylarını engellemeye yönelik güçlü bir adım niteliğindedir. Ancak her ne kadar önemli bir yol kat edilmiş olsa da; yapılan eleştiriler göz önünde bulundurularak, daha geniş ve kapsamlı düzenlemelerin yapılması gerektiği de unutulmamalıdır.
Detaylı Bilgi İçin; Stajyer Avukat Melike Kaya m.kaya@ozgunlaw.com
Kaynakça:
1. KARAKAYA, Ramazan, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Ankara, 2016.
2. BÖLÜKBAŞI, Özge, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Kapsamında Kadının ve Aile Bireylerinin Korunması, Ankara, 2015.
3. CENTEL, Nur, Ceza Hukukunda Kadının Şiddete Karşı Korunması, İstanbul, Mayıs 2013.
4. KANDEMİR, Fersu Ege, Kadına Karşı Şiddet ve Ailenin Korunması Sorununun Türk Hukuk Mevzuatı ve Uluslararası Sözleşmelerdeki Yeri, İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2018.
5. TAHTALI, Murat Buğra, Kadının Yaşam Hakkının Korunmasında İdari Kolluğun Rolü ve Önemi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Şubat 2018.
SAYFA
Kaynak: Özgün Hukuk
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.